c3Uod2. 12/YÛSUF-1 Elif lâm râ tilke âyâtul kitâbil mubînmubîni.1. Elif Lâm Râ. Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir. 12/YÛSUF-2 İnnâ enzelnâhu kur'ânen arabiyyen le allekum ta'kılûnta'kılûne.2. Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an olarak indirdik. 12/YÛSUF-3 Nahnu nakussu aleyke ahsenel kasası bimâ evhaynâ ileyke hâzel kur'âne ve in kunte min kablihî le minel gâfilîngâfilîne.3. Sana bu Kur'an'ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin. 12/YÛSUF-4 İz kâle yûsufu li ebîhi yâ ebeti innî re eytu ehade aşere kevkeben veş şemse vel kamere re eytuhum lî sâcidînsâcidîne.4. Hani Yûsuf, babasına "Babacığım! Gerçekten ben rüyada on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı" demişti. 12/YÛSUF-5 Kâle yâ buneyye lâ taksus ru'yâke alâ ihvetike fe yekîdû leke keydâkeyden, inneş şeytâne lil insâni aduvvun mubînmubînun.5. Babası, şöyle dedi "Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır." 12/YÛSUF-6 Ve kezâlike yectebîke rabbuke ve yu allimuke min te'vîlil ehâdîsi, ve yutimmu ni'metehu aleyke ve alâ âli ya'kûbe kemâ etemmehâ alâ ebeveyke min kablu ibrâhîme ve ishâkishâke, inne rabbeke alîmun hakîmhakîmun."6. "İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana rüyada görülen olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." 12/YÛSUF-7 Le kad kâne fî yûsufe ve ihvetihî âyâtun lis sâilînsâilîne.7. Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde hakikati arayıp soranlar için ibretler vardır. 12/YÛSUF-8 İz kâlû le yûsufu ve ehûhu ehabbu ilâ ebînâ minnâ ve nahnu usbehusbehtun, inne ebânâ le fî dalâlin mubînmubînin.8. Kardeşleri dediler ki "Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi Bünyamin babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir." 12/YÛSUF-9 Uktulû yûsufe evitrahûhu ardan yahlu lekum vechu ebîkum ve tekûnû min ba'dihî kavmen sâlihînsâlihîne. 9. "Yûsuf'u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra tövbe edip salih kimseler olursunuz." 12/YÛSUF-10 Kâle kâilun minhum lâ taktulû yûsufe ve elkûhu fî gayâbetil cubbi yel-tekithu ba'dus seyyâreti in kuntum fâilînfâilîne.10. Onlardan bir sözcü, "Yûsuf'u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın" dedi. 12/YÛSUF-11 Kâlû yâ ebânâ mâ leke lâ te'mennâ alâ yûsufe ve innâ lehu lenâsıhûnlenâsıhûne.11. Babalarına şöyle dediler "Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz." 12/YÛSUF-12 Ersilhu ma anâ gaden yerta' ve yel'ab ve innâ lehu lehâfizûnlehâfizûne.12. "Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz." 12/YÛSUF-13 Kâle innî le yahzununî en tezhebû bihî ve ehâfu en ye'kulehuz zi'bu ve entum anhu gâfilûngâfilûne.13. Babaları, "Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer, diye korkuyorum." 12/YÛSUF-14 Kâlû le in ekelehuz zi'bu ve nahnu usbetun innâ izen lehâsirûnlehâsirûne.14. Onlar da, "Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse o takdirde biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz" dediler. 12/YÛSUF-15 Fe lemmâ zehebû bihî ve ecmeû en yec'alûhu fî gayâbetil cubbcubbi, ve evhaynâ ileyhi le tunebbiennehum bi emrihim hâzâ ve hum lâ yeş'urûnyeş'urûne.15. Yûsuf'u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de ona, "Andolsun, senin Yûsuf olduğunun farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin" diye vahyettik. 12/YÛSUF-16 Ve câû ebâhum işâen yebkûnyebkûne.16. Yûsuf'u kuyuya bırakıp akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler. 12/YÛSUF-17 Kâlû yâ ebânâ innâ zehebnâ nestebiku ve tereknâ yûsufe inde metâınâ fe ekelehuz zi'bu, ve mâ ente bi mu'minin lenâ ve lev kunnâ sâdikînsâdikîne. 17. "Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf'u da eşyamızın yanında bırakmıştık. Bir de ne görelim onu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın" dediler. 12/YÛSUF-18 Ve câû alâ kamîsıhî bi demin kezibkezibin, kâle bel sevvelet lekum enfusukum emrâemren, fe sabrun cemîlcemîlun, vallâhul musteânu alâ mâ tesıfûntesıfûne.18. Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki "Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah'tır." 12/YÛSUF-19 Ve câet seyyâretun fe erselû vâridehum fe adlâ delvehdelvehu, kâle yâ buşrâ hâzâ gulâmgulâmun, ve eserrûhu bidâahbidâ'aten, vallâhu alîmun bi mâ ya'melûnya'melûne.19. Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca, "Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!" dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu. 12/YÛSUF-20 Ve şerevhu bi semenin bahsin derâhime ma'dûdehma'dûdetin, ve kânû fîhi minez zâhidînzâhidîne.20. Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı. 12/YÛSUF-21 Ve kâlellezîşterâhu min mısra limre'etihî ekrimî mesvâhu asâ en yenfeanâ ev nettehizehu veledâveleden, ve kezâlike mekkennâ li yûsufe fîl ardı ve li nuallimehu min te'vîlil ehâdîsehâdîsi, vallâhu gâlibun alâ emrihî ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya'lemunya'lemune.21. Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki "Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz." İşte böylece biz Yûsuf'u o yere Mısır'a yerleştirdik ve ona rüyadaki olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler. 12/YÛSUF-22 Ve lemmâ belega eşuddehû âteynâhu hukmen ve ilmâilmen, ve kezâlike neczîl muhsinînmuhsinîne."22. Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız. 12/YÛSUF-23 Ve râvedethulletî huve fî beytihâ an nefsihî ve ğallekatil ebvâbe ve kâlet heyte lekleke, kâle ma âzallâhi innehu rabbî ahsene mesvâymesvâye, innehu lâ yuflihuz zâlimûnzâlimûne.23. Evinde bulunduğu kadın gönlünü ona kaptırıp ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek, "Haydi gelsene!" dedi. O ise, "Allah'a sığınırım, çünkü o kocan benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler" dedi. 12/YÛSUF-24 Ve le kad hemmet bihî ve hemme bihâ, levlâ en reâ burhâne rabbihrabbihi, kezâlike li nasrife anhus sûe vel fahşâfahşâe, innehu min ibâdinel muhlesînmuhlesîne.24. Andolsun, kadın ona göz koyup istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı. 12/YÛSUF-25 Vestebekâl bâbe ve kaddet kamîsahu min duburin ve elfeyâ seyyidehâ ledel bâbbâbi, kâlet mâ cezâu men erâde bi ehlike sûen illâ en yuscene ev azâbun elîmelîmun.25. İkisi de kapıya koştular. Kadın, Yûsuf'un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında hanımın efendisine rastladılar. Kadın dedi ki "Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır." 12/YÛSUF-26 Kâle hiye râvedetnî an nefsî ve şehide şâhidun min ehlihâ, in kâne kamîsuhu kudde min kubulin fe sadekat ve huve minel kâzibînkâzibîne.26. Yûsuf, "O, benden arzusunu elde etmek istedi" dedi. Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti "Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o Yûsuf yalancılardandır." 12/YÛSUF-27 Ve in kâne kamîsuhu kudde min duburin fe kezebet ve huve mines sâdikînsâdikîne.27. "Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. O Yûsuf ise, doğru söyleyenlerdendir." 12/YÛSUF-28 Fe lemmâ reâ kamîsahu kudde min duburin kâle innehu min keydikunkunne, inne keydekunne azîmazîmun.28. Kadının kocası Yûsuf'un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki "Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür." 12/YÛSUF-29 Yûsufu a'rıd an hâzâ vestagfirî li zenbikzenbiki, inneki kunti minel hâtıînhâtıîne.29. "Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. Ey Kadın, sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin." 12/YÛSUF-30 Ve kâle nisvetun fîl medînetimre'etul azîzi turâvidu fetâhâ an nefsihnefsihî, kad şegafehâ hubbâhubben, innâ le nerâhâ fî dalâlin mubînmubînin.30. Şehirde birtakım kadınlar, "Aziz'in karısı, hizmetçisi olan delikanlısından murad almak istemiş. Ona olan aşkı yüreğine işlemiş. Şüphesiz biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz" dediler. 12/YÛSUF-31 Fe lemmâ semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a'tedet lehunne mutteke'en ve âtet kulle vâhidetin minhunne sikkînen ve kâletihruc aleyhinnaleyhinne, fe lemmâ re'eynehû ekbernehu ve katta'ne eydiyehunne ve kulne hâşe lillâhi mâ hâzâ beşerâbeşeren,in hâzâ illâ melekun kerîmkerîmun.31. Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. Ziyafet düzenleyip onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf'a, "Çık karşılarına" dedi. Kadınlar Yûsuf'u görünce, onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. "Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir" dediler. 12/YÛSUF-32 Kâlet fe zâlikunnellezî lumtunnenî fîhfîhi, ve lekad râvedtuhu an nefsihî festa'samfesta'same, ve lein lem yef'al mâ âmuruhu le yuscenenne ve leyekûnen mines sâgırînsâgırîne.32. Bunun üzerine kadın onlara dedi ki "İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı. Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak." 12/YÛSUF-33 Kâle rabbis sicnu ehabbu ileyye mimmâ yed'ûnenî ileyhileyhi, ve illâ tasrif annî keydehunne asbu ileyhinne ve ekun minel câhilîncâhilîne.33. Yûsuf, "Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum" dedi. 12/YÛSUF-34 Festecâbe lehu rabbuhu fe sarefe anhu keydehunnkeydehunne, innehu huves semîul alîmalîmu.34. Rabbi, onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 12/YÛSUF-35 Summe bedâlehum min ba'di mâ raevul âyâti le yescununnehu hattâ hînhînin.35. Sonra onlar, Yûsuf'un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular. 12/YÛSUF-36 Ve dehale meahus sicne feteyânfeteyâni, kâle ehaduhumâ innî erânî a'sıru hamrâhamren, ve kâlel âharu innî erânî ahmilu fevka re'sî hubzen te'kulut tayru minhminhu, nebbi'nâ bi te'vîlihte'vîlihî, innâ nerâke minel muhsinînmuhsinîne.36. Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, "Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm" dedi. Diğeri, "Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz" dedi. 12/YÛSUF-37 Kâle lâ ye'tikumâ taâmun turzekânihî illâ nebbe'tukumâ bi te'vîlihî kable en ye'tiyekumâ, zâlikumâ mimmâ allemenî rabbî, innî terektu millete kavmin lâ yu'minûne billâhi ve hum bil âhiretihum kâfirûnkâfirûne.37. Yûsuf dedi ki "Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce, onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah'a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım." 12/YÛSUF-38 Vetteba'tu millete âbâî ibrâhîme ve ishâka ve ya'kûbya'kûbe, mâ kâne lenâ en nuşrike billâhi min şeyşey'in, zâlike min fadlillâhi aleynâ ve alen nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ yeşkurûnyeşkurûne.38. "Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum. Bizim, Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız söz konusu olamaz. Bu, bize ve insanlara Allah'ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler." 12/YÛSUF-39 Yâ sâhibeyis sicni e erbâbun muteferrikûne hayrun emillâhul vâhıdul kahhârkahhâru.39. "Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı?" 12/YÛSUF-40 Mâ ta'budûne min dûnihî illâ esmâen semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ enzelallâhu bihâ min sultânsultânin, inil hukmu illâ lillâhlillâhi, emere ellâ ta'budû illâ iyyâhiyyâhu, zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya'lemûnya'lemûne.40. "Siz Allah'ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere düzmece ilâhlara tapıyorsunuz. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah'a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." 12/YÛSUF-41 Yâ sâhıbeyis sicni emmâ ehadukumâ fe yeskî rabbehu hamrâhamren, ve emmel âharu fe yuslebu fe te'kulut tayru min re'sihre'sihî, kudiyel emrullezî fîhi testeftiyântesteftiyâni.41. "Ey zindan arkadaşlarım! Rüyanızın yorumuna gelince, biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir." 12/YÛSUF-42 Ve kâle lillezî zanne ennehu nâcin minhumazkurnî inde rabbike fe ensâhuş şeytânu zikre rabbihî fe lebise fîs sicni bid'a sinînsinîne.42. Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, "Efendinin yanında beni an", dedi. Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı. 12/YÛSUF-43 Ve kâlel meliku innî erâ seb'a bakarâtin simânin ye'kuluhunne seb'un icâfun ve seb'a sunbulâtin hudrin ve uhara yâbisât yâbisâtin, yâ eyyuhel meleu eftûnî fî ru'yâye in kuntum lir ru'yâ ta'burûnta'burûne.43. Kral, "Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın" dedi. 12/YÛSUF-44 Kâlû adgâsu ahlâmahlâmin, ve mâ nahnu bi te'vîlil ahlâmi bi âlimînâlimîne.44. Dediler ki "Bunlar karma karışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilmiyoruz." 12/YÛSUF-45 Ve kâlellezî necâ minhumâ veddekere ba'de ummetin ene unebbiukum bi te'vîlihî fe ersilûnersilûni.45. Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra Yûsuf'u hatırladı ve, "Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni zindana gönderin" dedi. 12/YÛSUF-46 Yûsufu eyyuhes sıddîku eftinâ fî seb'ı bakarâtin simânin ye'kuluhunne seb'un icâfun ve seb'ı sunbulâtin hudrin ve uhare yâbisâtin, leallî erciu ilen nâsi leallehum ya'lemûnya'lemûne.46. Zindana varınca, "Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki vereceğin bilgi ile insanlara dönerim de onlar da senin değerini bilirler" dedi. 12/YÛSUF-47 Kâle tezreûne seb'a sinîne de'ebâde'eben, fe mâ hasadtum fe zerûhu fî sunbulihî illâ kalîlen mimmâ te'kulûnte'kulûne.47. Yûsuf dedi ki "Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın." 12/YÛSUF-48 Summe ye'tî min ba'di zâlike seb'un şidâdun ye'kulne mâ kaddemtum lehunne illâ kalîlen mimmâ tuhsinûntuhsinûne.48. "Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek." 12/YÛSUF-49 Summe ye'tî min ba'di zâlike âmun fîhi yugâsun nâsu ve fîhi ya'sırûnya'sırûne.49. "Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman bol rızka kavuşup şıra ve yağ sıkacaklar." 12/YÛSUF-50 Ve kâlel meliku'tûnî bihbihî, fe lemmâ câehur resûlu kâlerci' ilâ rabbike fes'elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta'ne eydiyehunneydiyehunne, inne rabbî bi keydihinne alîmalîmun.50. Kral, "Onu bana getirin" dedi. Elçi, Yûsuf'a gelince Yûsuf dedi ki "Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir." 12/YÛSUF-51 Kâle mâ hatbukunne iz râvedtunne yûsufe an nefsihnefsihî, kulne hâşe lillâhi mâ alimnâ aleyhi min sû'sûin, kâletimre'etul azîzil âne hashasal hakku ene râvedtuhu an nefsihî ve innehu le mines sâdikînsâdikîne.51. Kral, kadınlara, "Yûsuf'tan murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi?" dedi. Kadınlar, "Hâşâ! Allah için, biz onun bir kötülüğünü bilmiyoruz" dediler. Aziz'in karısı ise, "Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim. Şüphesiz Yûsuf doğru söyleyenlerdendir" dedi. 12/YÛSUF-52 Zâlike li ya'leme ennî lem ehunhu bil gaybi ve ennallâhe lâ yehdî keydel hâinînhâinîne. 52. Yûsuf, "Benim böyle yapmam, Aziz'in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi ve Allah'ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi" dedi. 12/YÛSUF-53 Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîmrahîmun. 53. "Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" dedi. 12/YÛSUF-54 Ve kâlel meliku'tûnî bihî estahlishu li nefsî, fe lemmâ kellemehu kâle innekel yevme ledeynâ mekînun emînemînun. 54. Kral, "Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım", dedi. Onunla konuşunca dedi ki "Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin." 12/YÛSUF-55 Kâlec'alnî alâ hazâinil ardardı, innî hafîzun alîmalîmun. 55. Yûsuf, "Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim" dedi. 12/YÛSUF-56 Ve kezâlike mekkennâ li yûsufe fîl ardardı, yetebevveu minhâ haysu yeşâ'yeşâu, nusîbu bi rahmetinâ men neşâu ve lâ nudîu ecrel muhsinînmuhsinîne.56. Böylece Yûsuf'a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkân ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz. 12/YÛSUF-57 Ve le ecrul âhıreti hayrun lillezîne âmenû ve kânû yettekûnyettekûne. 57. Elbette ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. 12/YÛSUF-58 Ve câe ihvetu yûsufe fe dehalû aleyhi fe arefehum ve hum lehu munkirûnmunkirûne.58. Derken Yûsuf'un kardeşleri çıkageldiler ve yanına girdiler. Yûsuf onları tanıdı, onlar ise Yûsuf'u tanımıyorlardı. 12/YÛSUF-59 Ve lemmâ cehhezehum bi cehâzihim kâle'tûnî bi ahin lekum min ebîkum, e lâ terevne ennî ûfîl keyle ve ene hayrul munzilînmunzilîne. 59. Yûsuf, onların yüklerini hazırlatınca dedi ki "Sizin baba bir kardeşinizi de bana getirin. Görmüyor musunuz, ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafir ağırlayanların en iyisiyim." 12/YÛSUF-60 Fe in lem te'tûnî bihî fe lâ keyle lekum indî ve lâ takrebûntakrebûni.60. "Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek tek ölçek zahire bile yoktur ve bir daha da bana yaklaşmayın." 12/YÛSUF-61 Kâlû senurâvidu anhu ebâhu ve innâ le fâ'ilûnfâ'ilûne. 61. Dediler ki "Onu babasından isteyeceğiz ve muhakkak bunu yaparız." 12/YÛSUF-62 Ve kâle li fityânihic'alû bidâatehum fî rihâlihim leallehum ya'rifûnehâ izenkalebû ilâ ehlihim leallehum yerci'ûnyerci'ûne. 62. Yûsuf, adamlarına dedi ki "Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine koyun. Umulur ki ailelerine varınca onu anlarlar da belki yine dönüp gelirler." 12/YÛSUF-63 Fe lemmâ receû ilâ ebîhim kâlû yâ ebânâ munia minnel keylu fe ersil meanâ ehânâ nektel ve innâ lehu le hâfizûnhâfizûne. 63. Onlar, babalarına döndüklerinde, "Ey babamız! Bize artık zahire verilmeyecek. Kardeşimizi Bünyamin'i bizimle gönder ki zahire alalım. Onu biz elbette koruruz" dediler. 12/YÛSUF-64 Kâle hel âmenukum aleyhi illâ kemâ emintukum alâ ahîhi min kablkablu, fallâhu hayrun hâfizâhâfizen ve huve erhamur râhimînrâhimîne.64. Yakub onlara, "Onun hakkında size ancak, daha önce kardeşi hakkında güvendiğim kadar güvenebilirim! Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir" dedi. 12/YÛSUF-65 Ve lemmâ fetehû metâahum vecedû bidâatehum ruddet ileyhim, kâlû yâ ebânâ mâ nebgî, hâzihî bidâatunâ ruddet ileynâ, ve nemîru ehlenâ ve nahfazu ehânâ ve nezdâdu keyle beîr beîrin, zâlike keylun yesîryesîrun.65. Yüklerini açıp zahire bedellerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. "Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş. Onunla yine ailemize yiyecek getirir, kardeşimizi korur ve bir deve yükü zahire de fazladan alırız. Çünkü bu getirdiğimiz az bir zahiredir" dediler. 12/YÛSUF-66 Kâle len ursilehu meakum hattâ tu'tûni mevsikan minallâhi le te'tunnenî bihî illâ en yuhâta bikum, fe lemmâ âtevhu mevsikahum kâlallâhu alâ mâ nekûlu vekîlvekîlun.66. Babaları, "Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim" dedi. Ona güvencelerini verdiklerinde, "Allah söylediklerimize vekildir" dedi. 12/YÛSUF-67 Ve kâle yâ beniyye lâ tedhulû min bâbin vâhidin vedhulû min ebvâbin muteferrikahmuteferrikatin, ve mâ ugnî ankum minallâhi min şeyşey'in inil hukmu illâ lillâhlillâhi, aleyhi tevekkeltu ve aleyhi fel yetevekkelil mutevekkilûnmutevekkilûne.67. Sonra da, "Ey oğullarım! Bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah'tan gelecek hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam. Hüküm ancak Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız O'na tevekkül etsinler" dedi. 12/YÛSUF-68 Ve lemmâ dehalû min haysu emerehum ebûhum, mâ kâne yugnî anhum minallâhi min şey'in illâ hâceten fî nefsi ya'kûbe kadâhâ, ve innehu le zû ilmin limâ allemnâhu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya'lemûnya'lemûne.68. Babalarının emrettiği şekilde ayrı kapılardan girdiklerinde bile bu, Allah'tan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. Sadece Yakub, içindeki bir dileği ortaya koymuş oldu. Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibidir. Fakat insanların çoğu bilmezler. 12/YÛSUF-69 Ve lemmâ dehalû alâ yûsufe âvâ ileyhi ehâhu, kâle innî ene ehûke fe lâ tebteis bimâ kânû ya'melûnya'melûne.69. Yûsuf'un huzuruna girdiklerinde; o, kardeşi Bünyamin'i yanına bağrına bastı ve gizlice "Haberin olsun ben senin kardeşinim, artık onların yaptıklarına üzülme" dedi. 12/YÛSUF-70 Fe lemmâ cehhezehum bi cehâzihim ceales sikâyete fî rahli ahîhi, summe ezzene muezzinun eyyetuhel îru innekum le sârikûnsârikûne.70. Yûsuf, onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da bir çağırıcı şöyle seslendi "Ey kervancılar! Siz hırsızsınız." 12/YÛSUF-71 Kâlû ve akbelû aleyhim mâzâ tefkidûntefkidûne. 71. Yûsuf'un kardeşleri onlara dönerek, "Ne yitirdiniz?" dediler. 12/YÛSUF-72 Kâlû nefkıdu suvâalmeliki ve li men câe bihî hımlu beîrin ve ene bihî za'îmza'îmun.72. Onlar, "Hükümdar'ın su kabını yitirdik. Onu getirene bir deve yükü ödül var. Ben buna kefilim" dediler. 12/YÛSUF-73 Kâlû tallâhi lekad alimtum mâ ci'nâ li nufside fil ardı ve mâ kunnâ sârikînsârikîne.73. Dediler ki "Allah'a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik, hırsız da değiliz." 12/YÛSUF-74 Kâlû fe mâ cezâuhû in kuntum kâzibînkâzibîne. 74. Onlar, "Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?" dediler. 12/YÛSUF-75 Kâlû cezâuhu men vucide fî rahlihî fe huve cezâuhcezâuhu, kezâlike neczîz zâlimînzâlimîne.75. Onlar da "Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o kimsenin kendisinin alıkonması onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız" dediler. 12/YÛSUF-76 Fe bedee bi ev'ıyetihim kable viâi ahîhi, summestahrecehâ min viâi ahîhahîhi, kezâlike kidnâ li yûsufyûsufe, mâ kâne li ye'huze ehâhu fî dînil meliki, illâ en yeşâallâhyeşâallâhu, nerfeu derecâtin men neşâ'neşâu, ve fevka kulli zî ilmin alîmalîmun.76. Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yûsuf'a böyle bir plan öğrettik. Yoksa kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. 12/YÛSUF-77 Kâlû in yesrık fe kad sereka ehun lehu min kablkablu, fe eserreha yûsufu fî nefsihî ve lem yubdihâ lehum kâle entum şerrun mekânâmekânen, vallâhu a'lemu bimâ tesifûntesifûne.77. Dediler ki "Eğer o çalmışsa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı." Yûsuf, bunu içinde sakladı ve onlara belli etmedi. İçinden, "Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı Allah çok daha iyi biliyor" dedi. 12/YÛSUF-78 Kâlû yâ eyyuhel azîzu inne lehû eben şeyhan kebîren fe huz ehadenâ mekânehmekânehu, innâ nerâke minel muhsinînmuhsinîne.78. Onlar, Yûsuf'a "Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz" dediler. 12/YÛSUF-79 Kâle maâzâllâhi en ne'huze illâ men vecednâ metâanâ indehû innâ izen le zâlimûnzâlimûne.79. Yûsuf, "Malımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmaktan Allah'a sığınırız. Şüphesiz biz o takdirde zulmetmiş oluruz" dedi. 12/YÛSUF-80 Fe lemmestey'esû minhu halesû neciyyâneciyyen, kâle kebîruhum e lem ta'lemû enne ebâkum kad ehaze aleykum mevsikan minallâhi ve min kablu mâ ferrattum fî yûsufyûsufe, fe len ebrahal arda hattâ ye'zene lî ebî ev yahkumallâhu lî ve huve hayrul hâkimînhâkimîne.80. Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki "Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır." 12/YÛSUF-81 Irciû ilâ ebîkum fe kûlû yâ ebânâ innebneke serakseraka, ve mâ şehidnâ illâ bimâ alimnâ ve mâ kunnâ lil gaybi hâfizînhâfizîne.81. "Siz babanıza dönün ve deyin ki "Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şahitlik ettik. Sana söz verdiğimiz zaman gaybı oğlunun hırsızlık edeceğini bilemezdik." 12/YÛSUF-82 Ves'elil karyetelletî kunnâ fîhâ vel îrelletî akbelnâ fîhâ, ve innâ le sâdikûnsâdikûne.82. "Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz." 12/YÛSUF-83 Kâle bel sevvelet lekum enfusukum emrâemren, fe sabrun cemîlcemîlun, asallâhu en ye'tiyenî bihim cemî'âcemî'an, innehu huvel alîmul hakîmhakîmu. 83. Yakub, "Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" dedi. 12/YÛSUF-84 Ve tevellâ anhum ve kâle yâ esefâ alâ yûsufe vebyaddat aynâhu minel huzni fe huve kezîmkezîmun.84. Onlardan yüz çevirdi ve, "Vah! Yûsuf'a vah!" dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını içinde saklıyordu. 12/YÛSUF-85 Kâlû tallâhi tefteu tezkuru yûsufe hattâ tekûne haradan ev tekûne minel hâlikînhâlikîne.85. Oğulları, "Allah'a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf'u anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin veya helâk olacaksın" dediler. 12/YÛSUF-86 Kâle innemâ eşkû bessî ve huznî ilallâhi ve a'lemu inallâhi mâ lâ ta'lemûnta'lemûne.86. Yakub, "Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah'a arz ederim. Ben, Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim" dedi. 12/YÛSUF-87 Yâ beniyyezhebû fe tehassesû min yûsufe ve ehîhi ve lâ te'yesû min revhillâhrevhıllâhi, innehu lâ ye'yesu min revhillâhi illel kavmul kâfirûnkâfirûne. 87. "Ey oğullarım! Gidin Yûsuf'u ve kardeşini araştırın. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez." 12/YÛSUF-88 Fe lemmâ dehalû aleyhi kâlû yâ eyyuhel azîzu messenâ ve ehlened durru ve ci'nâ bi bidâatin muzcâtin fe evfi lenel keyle ve tesaddak aleynâ, innallâhe yeczîl mutesaddikînmutesaddikîne.88. Bunun üzerine Mısır'a dönüp Yûsuf'un yanına girdiklerinde, "Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır" dediler. 12/YÛSUF-89 Kâle hel alimtum mâ fealtum bi yûsufe ve ahîhi iz entum câhilûncâhilûne. 89. Yûsuf dedi ki "Siz henüz cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?" 12/YÛSUF-90 Kâlû e inneke le ente yûsufyûsufu, kâle ene yûsufu ve hâzâ ahî kad mennallâhu aleynâ, innehu men yettekı ve yasbir fe innallâhe lâ yudî'u ecrel muhsinînmuhsinîne. 90. Kardeşleri, "Yoksa sen, sen Yûsuf musun?" dediler. O da, "Ben Yûsuf'um, bu da kardeşim. Allah, bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez" dedi. 12/YÛSUF-91 Kâlû tallâhi lekad âserekellâhu aleynâ ve in kunnâ le hâtıînhâtıîne.91. Dediler ki "Allah'a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik." 12/YÛSUF-92 Kâle lâ tesrîbe aleykumul yevmyevme, yagfirullâhu lekum ve huve erhamur râhimînrâhimîne. 92. Yûsuf dedi ki "Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir. 12/YÛSUF-93 Yezhebû bikamîsî hâzâ fe elkûhu alâ vechi ebî ye'ti basîrâbasîran, ve'tûnî bi ehlikum ecma'înecma'îne.93. Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin" dedi. 12/YÛSUF-94 Ve lemmâ fasalatil'îru kâle ebûhum innî le ecidu rîha yûsufe lev lâ en tufennidûntufennidûni.94. Kervan Mısır'dan ayrılınca babaları, "Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben Yûsuf'un kokusunu alıyorum" dedi. 12/YÛSUF-95 Kâlû tallâhi inneke le fî dalâlikel kadîmkadîmi. 95. Onlar da, "Allah'a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın" dediler. 12/YÛSUF-96 Fe lemmâ en câel beşîru elkâhu alâ vechihî fertedde basîrâbasiran, kâle e lem ekul lekum innî a'lemu minallâhi mâ lâ ta'lemûnta'lemûne.96. Müjdeci gelip gömleği Yakub'un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakub, "Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?" dedi. 12/YÛSUF-97 Kâlû yâ ebânestagfir lenâ zunûbenâ innâ kunnâ hâtıînhâtıîne.97. Oğulları, "Ey babamız! Allah'tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik" dediler. 12/YÛSUF-98 Kâle sevfe estagfiru lekum rabbî, innehu huvel gafûrur rahîmrahîmu.98. Yakub, "Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" dedi. 12/YÛSUF-99 Fe lemmâ dehalû alâ yûsufe âvâ ileyhi ebeveyhi ve kâledhulû mısra in şâallâhu âminînâminîne.99. Mısır'a gidip Yûsuf'un huzuruna girdiklerinde; Yûsuf ana babasını bağrına bastı ve "Allah'ın iradesi ile güven içinde Mısır'a girin" dedi. 12/YÛSUF-100 Ve refea ebeveyhi alel arşı ve harrû lehu succedâsucceden, ve kâle yâ ebeti hâzâ te'vîlu ru'yâye min kablu kad cealehâ rabbî hakkâhakkan, ve kad ahsene bî iz ahrecenî mines sicni ve câe bikum minel bedvi min ba'di en nezegaş şeytânu beynî ve beyne ıhvetî, inne rabbî latîfun limâ yeşâ'yeşâu innehu huvel alîmul hakîmhakîmu. 100. Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona Yûsuf'a saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki "Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." 12/YÛSUF-101 Rabbi kad âteytenî minel mulki ve allemtenî min te'vîlil ehâdîsehâdîsi, fâtıras semâvâti vel ardı ente veliyyî fîd dunyâ Vel âhırehâhıreti, teveffenî muslimen ve elhıknî bis sâlihînsâlihîne. 101. Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat." 12/YÛSUF-102 Zâlike min enbâil gaybi nûhîhi ileykileyke, ve mâ kunte ledeyhim iz ecmaû emrehum ve hum yemkurûnyemkurûne. 102. İşte bu kıssa, gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin. 12/YÛSUF-103 Ve mâ ekserun nâsi ve lev haraste bi mu'minînmu'minîne.103. Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir. 12/YÛSUF-104 Ve mâ tes'eluhum aleyhi min ecrecrin, in huve illâ zikrun lil âlemînâlemîne.104. Hâlbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O Kur'an âlemler içinde ancak bir öğüttür. 12/YÛSUF-105 Ve keeyyin min âyetin fîs semâvâti vel ardı yemurrûne aleyhâ ve hum anhâ mu'ridûnmu'ridûne.105. Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüzlerini çevirerek geçerler. 12/YÛSUF-106 Ve mâ yu'minu ekseruhum billâhi illâ ve hum muşrikûnmuşrikûne.106. Onların çoğu Allah'a ancak ortak koşarak inanırlar. 12/YÛSUF-107 E fe eminû en te'tiyehum gâşiyetun min azâbillâhi ev te'tiyehumus sâatu bagteten ve hum lâ yeş'urûnyeş'urûne. 107. Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden veya onlar farkında olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi oldular? 12/YÛSUF-108 Kul hâzihî sebîlî ed'û ilallâhi alâ basîretin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikînmuşrikîne. 108. De ki "İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah'a çağırırız. Allah'ın şanı yücedir. Ben, Allah'a ortak koşanlardan değilim." 12/YÛSUF-109 Ve mâ erselnâ min kablike illâ ricâlen nûhî ileyhim min ehlil kurâ, e fe lem yesîrû fîl ardı fe yanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim, ve le dârul âhıreti hayrun lillezînettekav, e fe lâ ta'kılûnta'kılûne.109. Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Elbette ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? 12/YÛSUF-110 Hattâ izestey'eser rusulu ve zannû ennehum kad kuzibû câehum nasrunâ fe nucciye men neşâ'neşâu, ve lâ yureddu be'sunâ anil kavmil mucrimînmucrimîne.110. Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez. 12/YÛSUF-111 Lekad kâne fî kasasıhim ibretun li ûlîl elbâbelbâbi, mâ kâne hadîsen yufterâ ve lâkin tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tafsîle kulli şey'in ve huden ve rahmeten li kavmin yu'minûnyu'minûne.111. Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur'an, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir. Mekke döneminde inmiştir. 111 âyettir. Bu sûrede Yûsuf Peygamberin hayatta karşılaştığı sıkıntılar ve bunlara sabrederek nasıl başarıya ulaştığı anlatılmakta ve inananlar için faydalı öğütler, önemli mesajlar verilmektedir. Kur’an’da baştan sona kadar bir tek konuyu anlatan tek sûre budur. Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 1. Elif. Lâm. Râ. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir. 2. Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik. 3. Ey Muhammed! Biz, sana bu Kur’an’ı vahyetmekle geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce bu haberleri elbette bilmeyenlerden idin. 4. Bir zamanlar Yusuf, babasına Ya’kub’a demişti ki Babacığım! Ben rüyamda on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederlerken gördüm. 5. Babası Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır. 6. İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana rüyada görülen olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya’kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir. 7. Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, almak isteyenler için ibretler vardır. 8. Kardeşleri dediler ki Yusufla kardeşi Bünyamin babamıza bizden daha sevgilidir. Halbuki biz kalabalık bir cemaatiz. Şüphesiz ki babamız apaçık bir yanlışlık içindedir. 9. Aralarında dediler ki Yusufu öldürün veya onu uzak bir yere atın ki babanızın teveccühü yalnız size kalsın! Ondan sonra da tevbe ederek sâlih kimseler olursunuz! 10. Onlardan biri Yusufu öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da geçen kervanlardan biri onu alsın götürsün, dedi. 11. Dediler ki “Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun! Oysa ki biz onun iyiliğini istemekteyiz. 12. Yarın onu bizimle beraber kıra gönder de bol bol yesin içsin, oynasın. Biz onu mutlaka koruruz.” 13. Babaları dedi ki Onu götürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarım. 14. Dediler ki Hakikaten biz kuvvetli bir topluluk olduğumuz halde, eğer onu kurt yerse, o zaman biz gerçekten âciz kimseler sayılırız. 15. Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusufa Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar işin farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik. 16. Akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler. 17. Ey babamız! dediler, biz yarışmak üzere uzaklaştık; Yusufu eşyamızın yanında bırakmıştık. Ne yazık ki onu kurt yemiş! Fakat biz doğru söyleyenler olsak da sen bize inanmazsın. 18. Gömleğinin üstünde sahte bir kan ile geldiler. Yakub dedi ki Bilakis nefisleriniz size kötü bir işi güzel gösterdi. Artık bana düşen hakkıyla sabretmektir. Anlattığınız karşısında bana yardım edecek olan, ancak Allah’tır. 19. Bir kervan geldi ve sucularını kuyuya gönderdiler, o da gidip kovasını saldı, Yusufu görünce “Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir. 20. Kafile Mısır’a vardığında onu değersiz bir pahaya, sayılı birkaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona değer vermemişlerdi. 21. Mısır’da onu satın alan adam, karısına dedi ki “Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlât ediniriz.” İşte böylece Mısır da adaletle hükmetmesi ve kendisine rüyadaki olayların yorumunu öğretmemiz için Yusufu o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. 22. Yusuf erginlik çağına erişince, ona isabetle hükmetme yeteneği ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükâfatlandırırız. 23. Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve “Haydi gel!” dedi. O da” Hâşâ, Allah’a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!” dedi. 24. Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için delilimizi gösterdik. Şüphesiz o ihlâslı kullarımızdandı. 25. İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun kocasına rastladılar. Kadın dedi ki Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir! 26. Yusuf “Asıl kendisi benim nefsimden murat almak istedi” dedi. Kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti “Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, bu ise yalancılardandır.” 27. “Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir.” 28. Kocası, Yusuf’un gömleğinin arkadan yırtılmış olduğunu görünce, kadına “Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür.” 29. “Ey Yusuf! Sen bundan olanları söylemekten vazgeç! Ey kadın! Sen de günahının affını dile! Çünkü sen günahkârlardan oldun” 30. Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusufun sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz. 31. Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara dâvetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Herbirine bir bıçak verdi. Kadınlar meyveleri soyarken Yusufa “Çık karşılarına!” dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. Şaşkınlıklarından ellerini kestiler ve dediler ki Hâşâ Rabbimiz! Bu bir beşer değil… Bu ancak üstün bir melektir! 32. Kadın dedi ki İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, bundan şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır! 33. Yusuf Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi. 34. Rabbi onun duasını kabul etti ve onların hilesini uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi işiten, pek iyi bilendir. 35. Sonunda aziz ve arkadaşları kesin delilleri görmelerine rağmen halkın dedikodusunu kesmek için yine de onu bir zamana kadar mutlaka zindana atmaları kendilerine uygun göründü. 36. Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki Ben rüyada şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi. 37. Yusuf dedi ki Size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben Allah’a inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkâr edenlerin kendileridir. 38. Atalarım İbrahim, İshak ve Ya’kub’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler. 39. Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı? 40. Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler. 41. Ey zindan arkadaşlarım ! Rüyalarınıza gelince, biriniz daha önce olduğu gibi efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından beynini yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş bu şekilde kesinleşmiştir. 42. Onlardan, kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki Beni efendinin yanında an, umulur ki beni çıkarır. Fakat şeytan ona, efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyla Yusuf, birkaç sene daha zindanda kaldı. 43. Kral dedi ki Ben rüyada yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek gördüm. Ayrıca, yedi yeşil başak ve diğerlerini de kuru gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız. 44. Yorumcular dediler ki Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz. 45. Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir zaman sonra Yusufu hatırlayarak dedi ki Ben size onun yorumunu haber veririm, beni hemen zindana gönderin. 46. Yusufun yanına gelerek dedi ki Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! Rüyada görülen yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan başaklar hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara isabetli yorumunla dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler. 47. Yusuf dedi ki Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında stok edip bırakınız. 48. Sonra bunun ardından, saklayacaklarınızdan az bir miktar tohumluk hariç, o yıllar için biriktirdiklerinizi yeyip bitirecek yedi kıtlık yılı gelecektir. 49. Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, o yılda insanlara Allah tarafından yardım olunacak ve o yılda meyvesuyu ve yağ sıkacaklar. 50. Adam bu yorumu getirince kral dedi ki “Onu bana getirin!” Elçi, Yusufa geldiği zaman, Yusuf dedi ki “Efendine dön de ona Ellerini kesen o kadınların zoru neydi? diye sor. Şüphesiz benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir.” 51. Kral kadınlara dedi ki Yusufun nefsinden murat almak istediğiniz zaman durumunuz neydi? Kadınlar, Hâşâ! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik, dediler. Azizin karısı da dedi ki “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun nefsinden murat almak istemiştim. Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir.” 52. Yusuf dedi ki Bu, azizin yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah’ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını herkesin bilmesi içindir. 53. Bununla beraber nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir. 54. Kral dedi ki Onu bana getirin, onu kendime özel danışman edineyim. Onunla konuşunca Bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin, dedi. 55. “Beni ülkenin hazinelerine tayin et! Çünkü ben onları çok iyi korurum ve bu işi bilirim” dedi. 56. Ve böylece Yusuf’a orada dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükâfatını zayi etmeyiz. 57. İman edip de kötülüklerden sakınanlar için ahiret mükâfatı daha hayırlıdır. 58. Yusufun kardeşleri gelip onun huzuruna girdiler, Yusuf onları tanıdı, onlar onu tanımıyorlardı. 59. Yusuf onların yüklerini hazırlayınca dedi ki “Sizin bababir kardeşinizi de bana getirin. Görmüyor musunuz, ben ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafirperverlerin en iyisiyim. 60. Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek bir ölçek erzak yoktur, bana hiç yaklaşmayın!” 61. Dediler ki Onu babasından istemeye çalışacağız, kuşkusuz bunu yapacağız. 62. Yusuf emrindeki gençlere dedi ki Sermayelerini yüklerinin içine koyun. Olur ki ailelerine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri gelirler. 63. Babalarına döndüklerinde dediler ki Ey babamız! Erzak bize yasaklandı. Kardeşimizi Bünyamin’i bizimle beraber gönder de onun sayesinde ölçüp alalım. Biz onu mutlaka koruyacağız. 64. Ya’kub dedi ki Daha önce kardeşi Yusuf hakkında size ne kadar güvendiysem, bunun hakkında da size ancak o kadar güvenirim! Ben onu sadece Allah’a emanet ediyorum; Allah en hayırlı koruyucudur. O, acıyanların en merhametlisidir. 65. Eşyalarını açtıklarında sermayelerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. Dediler ki Ey babamız! Daha ne istiyoruz. İşte sermâyemiz de bize geri verilmiş. Onunla yine ailemize yiyecek getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükü de fazla alırız. Çünkü bu seferki aldığımız az bir miktardır. 66. Ya’kub dedi ki Kuşatılmanız ve çaresiz kalma durumunuz hariç, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah adına bana sağlam bir söz vermediğiniz takdirde onu sizinle beraber göndermem!” Ona istediği şekilde teminatlarını verdiklerinde dedi ki Söylediklerimize Allah şahittir. 67. Sonra şöyle dedi Oğullarım! Şehre hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan gelecek hiçbir şeyi sizden savamam. Hüküm Allah’tan başkasının değildir. Onun için ben yalnız O’na dayandım. Tevekkül edenler yalnız O’na dayansınlar. 68. Babalarının kendilerine emrettiği yerden çeşitli kapılardan girdiklerinde onun emrini yerine getirdiler. Fakat bu tedbir Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı; ancak Ya’kub içindeki bir dileği açığa vurmuş oldu. Şüphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bilmezler. 69. Yusuf’un yanına girdiklerinde öz kardeşini yanına aldı ve “Bilesin ki ben senin kardeşinim, onların yaptıklarına üzülme” dedi. 70. Yusuf onların yükünü hazırladığı zaman maşrabayı kardeşinin yükü içine koydu! Kafile hareket ettikten sonra bir tellal Ey kafile! Siz hırsızsınız! diye seslendi. 71. Yusuf’un kardeşleri onlara dönerek Ne arıyorsunuz? dediler. 72. Kralın su kabını arıyoruz; onu getirene bir deve yükü bahşiş var dediler. İçlerinden biri Ben buna kefilim, dedi. 73. Allah’a andolsun ki, bizim yeryüzünde fesat çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz, dediler. 74. Yusuf’un adamları dediler ki Peki, siz yalancıysanız bunun cezası nedir? 75. “Onun cezası, kayıp eşya, kimin yükünde bulunursa işte o şahsa el koymak onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler. 76. Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra da onu, kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte biz Yusufa böyle bir tedbir öğrettik, yoksa kralın kanununa göre kardeşini tutamayacaktı. Ancak Allah’ın dilemesi hariç. Biz kimi dilersek onu derecelerle yükseltiriz. Zira her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır. 77. Kardeşleri dediler ki “Eğer o çaldıysa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.” Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı. Kendi kendine dedi ki Siz daha kötü durumdasınız! Allah, sizin anlattığınızı çok iyi bilir. 78. Dediler ki Ey aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni, iyilik edenlerden görüyoruz. 79. Dedi ki Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını yakalamaktan Allah’a sığınırız, o takdirde biz gerçekten zalimler oluruz! 80. Ondan ümitlerini kesince, meseleyi gizli görüşmek üzere ayrılıp bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki “Babanızın sizden Allah adına söz aldığını, daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya benim için Allah hükmedinceye kadar bu yerden asla ayrılmayacağım. O hükmedenlerin en hayırlısıdır. 81. Babanıza dönün ve deyin ki “Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın bekçileri değiliz. 82. İstersen içinde bulunduğumuz şehire Mısır halkına ve aralarında geldiğimiz kafileye de sor. Biz gerçekten doğru söylüyoruz.” 83. Babaları dedi ki “Hayır, nefisleriniz sizi böyle bir işe sürükledi. Bana düşen artık, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” 84. Onlardan yüz çevirdi, “Ah Yusuf’um ah!” diye sızlandı ve kederini içine gömmesi yüzünden gözlerine boz geldi. 85. Oğulları “Allah’a andolsun ki sen hâla Yusuf’u anıyorsun. Sonunda ya hasta olacaksın ya da büsbütün helâk olacaksın!” dediler. 86. Ya’kub Ben sadece gam ve kederimi Allah’a arzediyorum. Ve ben sizin bilemiyeceğiniz şeyleri Allah tarafından vahiy ile biliyorum, dedi. 87. Ey oğullarım! Gidin de Yusuf’u ve kardeşini iyice araştırın, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez. 88. Yusuf’un yanına girdiklerinde dediler ki Ey aziz! Bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve biz değersiz bir sermaye ile geldik. Hakkımızı tam ölçerek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. Şüphesiz Allah sadaka verenleri mükâfatlandırır. 89. Yusuf dedi ki Siz, cahilliğiniz yüzünden Yusuf ve kardeşine yaptıklarınızı biliyor musunuz? 90. Yoksa sen, gerçekten Yusuf musun? dediler. O da Evet ben Yusufum, bu da kardeşim. Birbirimize kavuşmayı Allah bize lütfetti. Çünkü kim Allah’tan korkar ve sabrederse, şüphesiz Allah güzel davrananların mükâfatını zayi etmez, dedi. 91. Kardeşleri dediler ki Allah’a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış. Gerçekten biz hataya düşmüşüz. 92. Yusuf dedi ki “Bugün sizi kınamak yok, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.” 93. “Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, gözleri görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin.” 94. Kafile Mısır’dan ayrılınca, babaları yanındakilere Eğer bana bunamış demezseniz inanın ben Yusuf’un kokusunu alıyorum! dedi. 95. Onlar da Vallahi sen hâla eski şaşkınlığındasın, dediler. 96. Müjdeci gelince, gömleği onun yüzüne koyar koymaz Ya’kub görür oldu. Ben size “Allah tarafından vahiy ile sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim” demedim mi! dedi. 97. Oğulları dediler ki Ey babamız! Allah’tan bizim günahlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten günahkârlar idik. 98. Ya’kub Sizin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O çok bağışlayan, pek esirgeyendir, dedi. 99. Hep beraber Mısır’a gidip Yusufun yanına girdikleri zaman, ana-babasını kucakladı, “Güven içinde Allah’ın iradesiyle Mısır’a girin!” dedi. 100. Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için ona kavuştukları için secdeye kapandılar. Yusuf dedi ki “Ey babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana çok şey lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” 101. “Ey Rabbim! Mülkten bana nasibimi verdin ve bana rüyada görülen olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat!” 102. İşte bu Yusuf kıssası gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin ki bunları bilesin. 103. Sen ne kadar üstüne düşsen de insanların çoğu iman edecek değillerdir. 104. Halbuki sen bunun için peygamberlik görevini îfa için onlardan bir ücret istemiyorsun. Kur’an, âlemler için ancak bir öğüttür. 105. Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, onlar bu delillerden yüzlerini çevirip geçerler. 106. Onların çoğu, ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler. 107. Allah tarafından kuşatıcı bir felâket gelmesi veya farkında olmadan kıyametin ansızın kopması karşısında kendilerini emîn mi gördüler? 108. Resûlüm! De ki “İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah’a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah’ı ortaklardan tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.” 109. Senden önce de, şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber göndermedik. Kâfirler yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler! Sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha iyidir. Hâla aklınızı kullanmıyor musunuz? 110. Nihayet peygamberler ümitlerini yitirip de kendilerinin yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara yardımımız gelir ve dilediğimiz kimse kurtuluşa erdirilir. Fakat suçlular topluluğundan azabımız asla geri çevrilmez. 111. Andolsun onların geçmiş peygamberler ve ümmetlerinin kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler vardır. Bu Kur’an uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan bir kitaptır; iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir. ❬ Önceki Sonraki ❭ وَرَفَعَ أَبَوَيْهِ عَلَى ٱلْعَرْشِ وَخَرُّوا۟ لَهُۥ سُجَّدًا ۖ وَقَالَ يَٰٓأَبَتِ هَٰذَا تَأْوِيلُ رُءْيَٰىَ مِن قَبْلُ قَدْ جَعَلَهَا رَبِّى حَقًّا ۖ وَقَدْ أَحْسَنَ بِىٓ إِذْ أَخْرَجَنِى مِنَ ٱلسِّجْنِ وَجَآءَ بِكُم مِّنَ ٱلْبَدْوِ مِنۢ بَعْدِ أَن نَّزَغَ ٱلشَّيْطَٰنُ بَيْنِى وَبَيْنَ إِخْوَتِىٓ ۚ إِنَّ رَبِّى لَطِيفٌ لِّمَا يَشَآءُ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَلِيمُ ٱلْحَكِيمُ Ve refea ebeveyhi alel arşı ve harrû lehu succedâsucceden, ve kâle yâ ebeti hâzâ te’vîlu ru’yâye min kablu kad cealehâ rabbî hakkâhakkan, ve kad ahsene bî iz ahrecenî mines sicni ve câe bikum minel bedvi min ba’di en nezegaş şeytânu beynî ve beyne ıhvetî, inne rabbî latîfun limâ yeşâ’yeşâu innehu huvel alîmul hakîmhakîmu. Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona Yûsuf’a saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Türkçesi Kökü Arapçası ve çıkardı ر ف ع وَرَفَعَ ana-babasını ا ب و أَبَوَيْهِ üstüne عَلَى tahtın ع ر ش الْعَرْشِ ve hepsi kapandılar خ ر ر وَخَرُّوا onun için لَهُ secdeye س ج د سُجَّدًا ve dedi ق و ل وَقَالَ babacığım ا ب و يَا أَبَتِ işte bu هَٰذَا yorumudur ا و ل تَأْوِيلُ rü’yanın ر ا ي رُؤْيَايَ مِنْ önceki ق ب ل قَبْلُ muhakkak قَدْ onu yaptı ج ع ل جَعَلَهَا Rabbim ر ب ب رَبِّي gerçek ح ق ق حَقًّا ve gerçekten وَقَدْ iyilik etti ح س ن أَحْسَنَ bana بِي zira إِذْ beni çıkardı خ ر ج أَخْرَجَنِي -dan مِنَ zindan- س ج ن السِّجْنِ ve getirdi ج ي ا وَجَاءَ sizi de بِكُمْ -den مِنَ çöl- ب د و الْبَدْوِ مِنْ sonra ب ع د بَعْدِ أَنْ fitne soktuktan ن ز غ نَزَغَ şeytan ش ط ن الشَّيْطَانُ aramıza ب ي ن بَيْنِي ve arasına ب ي ن وَبَيْنَ kardeşlerim ا خ و إِخْوَتِي gerçekten إِنَّ Rabbim ر ب ب رَبِّي çok ince düzenler ل ط ف لَطِيفٌ şeyi لِمَا dilediği ش ي ا يَشَاءُ şüphesiz O إِنَّهُ O هُوَ bilendir ع ل م الْعَلِيمُ her şeyi yerli yerince yapandır ح ك م الْحَكِيمُ Diyanet İşleri Başkanlığı Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona Yûsuf’a saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Diyanet Vakfı Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için ona kavuştukları için secdeye kapandılar. Yusuf dedi ki Ey babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana çok şey lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.» Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Ana ve babasını taht üzerine çıkardı, hepsi Yusuf için secdeye kapandılar. Yusuf da Ey babacığım, işte bundan önceki rüyamın yorumu bu; gerçekten Rabbim onu gerçekleştirdi, cidden bana iyilikte bulundu; çünkü beni zindandan çıkardı; şeytan benimle kardeşlerimin arasını dürtüştürdükten bozduktan sonra sizi çölden buraya getirdi. Gerçekten Rabbim, dilediği şey için aldığı tedbirde çok hoş davranır. Gerçek şu ki, O, herşeyi çok iyi bilen, her yaptığın bir hikmete göre yapandır. Elmalılı Hamdi Yazır Anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine oturttu ve hepsi birden Yusuf için secdeye kapandılar. Bunun üzerine Yusuf dedi ki İşte bu durum, o rüyamın çıkmasıdır. Gerçekten Rabbim onu hak rüya kıldı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana hakikaten ihsan buyurdu. Doğrusu Rabbim dilediğine lutfunu ihsan eder. Şüphesiz O, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.» Ali Fikri Yavuz Ebeveynini taht üzerine çıkardı, onlar da ebeveyn ve on bir kardeş kendisine hürmet için eğildiler veya kendisine kavuştuklarından şükür secdesine kapandılar. Yûsuf dedi ki “-Ey babacığım! işte bu, önceden gördüğüm rüyanın tâbiridir. Doğrusu Rabbim onu tahakkuk ettirdi, hakikaten bana ihsan buyurdu. Çünkü beni zindandan çıkardı, şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi, çölden bana getirdi. Muhakkak ki Rabbim, dilediğine lütfedicidir; çünkü O Alîm’dir, Hakîm’dir. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Ve ebeveynini taht üzerine çıkardı, hepsi onun için secdeye kapandılar, ve ey babacığım, dedi işte bundan evvelki ru´yamın te´vili bu, hakikaten rabbım, onu hak kıldı, hakikaten bana ihsan buyurdu çünkü beni zındandan çıkardı ve sizi badiyeden getirdi. Şeytan benimle biraderlerimin arasını dürtüşdürdükten sonra, hakikat rabbım meşiyetinde lâtif, hakikat bu, o, öyle alîm, öyle hakîm Fizilal-il Kuran Ana babasını makam koltuğuna oturttu, bu arada hep birlikte önünde secdeye kapandılar. Bunun üzerine Hz. Yusuf, babasına dedi ki; Babacığım, bu olay, bir zamanlar gördüğüm rüyanın somut yorumudur, Rabbim o rüyayı gerçeğe dönüştürdü. Ayrıca beni hapisten çıkararak ve şeytanın kışkırtması sonucunda kardeşlerimle aramın açılmasından sonra sizleri çöl ortasından kaldırıp yanıma getirerek bana lütufta bulundu. Hiç kuşkusuz Rabbim dilediklerine karşı lütufkâr davranır. O her şeyi bilen ve her yaptığını yerinde yapandır.» Hasan Basri Çantay Babasını ve anasını tahtının üstüne çıkarıb oturtdu. Hepsi onun için ona kavuşdukları için secdeye kapandılar. Yuusuf dedi ki Ey babam, işte bu, evvelce gördüğüm rü´yânın tehakkukudur. Gerçek, Rabbim onu doğru çıkardı. Bana iyilik etdi. Çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimizin arasını bozduktan sonra da O, sizi çölden getirdi. Şübhesiz ki Rabbim, dileyeceği şeyleri çok güzel, çok ince tedbîr edendir. Hakkıyle bilen, tam hikmet saahibi olan Odur». İbni Kesir Ana-babasını tahtın üzerine çıkarıp oturttu. Hepsi onun için secdeye kapandılar. Dedi ki Babacığım; işte bu; vaktiyle gördüğüm rüyanın gerçekleşmesidir. Doğrusu Rabbım, onu gerçekleştirdi ve bana ihsan etti de; şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkardı ve sizi çölden getirdi. Muhakkak ki Rabbım, dilediğine lütufkardır. Muhakkak ki O´dur O, Hakim, Alim. Ömer Nasuhi Bilmen Ve babası ile anasını yüksek bir taht üzerine kaldırdı ve onun için hepsi secdeye kapandılar ve dedi ki Ey pederim! İşte bu, evvelce görmüş olduğum rüyamın te´vilidir. Onu Rabbim vakıa mutabık kıldı ve muhakkak ki, bana ihsanda bulundu. Çünkü beni zindandan çıkardı ve sizi çölden getirdi, benim ile kardeşlerimin arasını şeytan bozduktan sonra. Şüphe yok ki, Rabbim dilediği şey için pek latîf tedbir sahibidir. Muhakkak ki alîm, hakîm olan O´dur O. Tefhim-ul Kuran Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, O, çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendir. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan O´dur.» ❬ Önceki Sonraki ❭ وَرَفَعَ أَبَوَيْهِ عَلَى ٱلْعَرْشِ وَخَرُّوا۟ لَهُۥ سُجَّدًا ۖ وَقَالَ يَٰٓأَبَتِ هَٰذَا تَأْوِيلُ رُءْيَٰىَ مِن قَبْلُ قَدْ جَعَلَهَا رَبِّى حَقًّا ۖ وَقَدْ أَحْسَنَ بِىٓ إِذْ أَخْرَجَنِى مِنَ ٱلسِّجْنِ وَجَآءَ بِكُم مِّنَ ٱلْبَدْوِ مِنۢ بَعْدِ أَن نَّزَغَ ٱلشَّيْطَٰنُ بَيْنِى وَبَيْنَ إِخْوَتِىٓ ۚ إِنَّ رَبِّى لَطِيفٌ لِّمَا يَشَآءُ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَلِيمُ ٱلْحَكِيمُ Diyanet Vakfı Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için ona kavuştukları için secdeye kapandılar. Yusuf dedi ki Ey babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana çok şey lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.» İlahi kitapların sonuncusu olan yüce kitabımız Kuranı Kerim surelerinden Yusuf Suresi; Kuran-ı Kerim’in 12. suresidir. Yusuf suresi Mekke döneminde inmiştir. 111 âyettir. Fâsılası nun, mim, ra, lâm ve elif harfleridir. Sûre, Mekke döneminin sonlarında, Kureyş’in Hz. Peygamber’i öldürme, sürgün etme veya hapsetmeyi planladığı bir dönemde nâzil oldu. Müşrikler, yahudi bilginlerinden öğrendikleri üzere, Hz. Muhammed’e, “Madem ki Allah sana herşeyi öğretiyor, o halde bize haber ver; İsrailoğulları niçin Mısır’a gidip yerleştiler?” diye, bir soru sordular. Onların düşüncesine göre Muhammed bu soru karşısında sıkışıp kalacak, doğru dürüst cevap veremeyecekti. İşte Yûsuf sûresi bu olay üzerine nazil oldu ve Hz. Peygamber hemen orada onların sorusunu da aydınlatan Yusuf sûresini okudu; onların tüm planlarını alt üst sûrede Yûsuf Peygamberin hayatta karşılaştığı sıkıntılar ve bunlara sabrederek nasıl başarıya ulaştığı anlatılmakta ve inananlar için faydalı öğütler, önemli mesajlar verilmektedir. Kur’an’da baştan sona kadar bir tek konuyu anlatan tek sûre budur. Adını, başından sonuna kadar Hz. Yûsuf’un kıssasını konu aldığı için onun adından suresi dinle Yusuf suresi arapça yazılışı ve meali Elif Lâm Râ. Bunlar, apaçık Kitab’ın Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben rüyada on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti. şöyle dedi “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.”6. “İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana rüyada görülen olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Yûsuf ve kardeşlerinde hakikati arayıp soranlar için ibretler dediler ki “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi Bünyamin babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.’9. “Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra tövbe edip salih kimseler olursunuz.” bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” Babalarına şöyle dediler “Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.”12.“Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.”13. Babaları, “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer, diye korkuyorum.”14. Onlar da, “Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse o takdirde biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz” dediler. 15. Yûsuf’u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de ona, “Andolsun, senin Yûsuf olduğunun farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin” diye vahyettik. 16.Yûsuf’u kuyuya bırakıp akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler. 17. “Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık. Bir de ne görelim onu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın” dediler. de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.” 19. Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca, “Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu. 20. Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı. 21. Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yûsuf’u o yere Mısır’a yerleştirdik ve ona rüyadaki olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler. çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız. 23. Evinde bulunduğu kadın gönlünü ona kaptırıp ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek, “Haydi gelsene!” dedi. O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o kocan benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler” dedi. kadın ona göz koyup istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı. de kapıya koştular. Kadın, Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında hanımın efendisine rastladılar. Kadın dedi ki “Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır.” 26. Yûsuf, “O, benden arzusunu elde etmek istedi” dedi. Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o Yûsuf yalancılardandır.” 27.“Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. O Yûsuf ise, doğru söyleyenlerdendir.” 28. Kadının kocası Yûsuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki “Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür.” 29. “Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. Ey Kadın, sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin.” birtakım kadınlar, “Aziz’in karısı, hizmetçisi olan delikanlısından murad almak istemiş. Ona olan aşkı yüreğine işlemiş. Şüphesiz biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler. bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. Ziyafet düzenleyip onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce, onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler. 32. Bunun üzerine kadın onlara dedi ki “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı. Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.” 33. Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum” dedi. 34. Rabbi, onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 35. Sonra onlar, Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular. beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” dedi. Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz” dedi. 37. Yûsuf dedi ki “Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce, onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım.” 38. “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Bizim, Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız söz konusu olamaz. Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.” 39. “Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı?” 40. “Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere düzmece ilâhlara tapıyorsunuz. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” 41.“Ey zindan arkadaşlarım! Rüyanızın yorumuna gelince, biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.” 42. Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an”, dedi. Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı. 43. Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın” dedi. 44. Dediler ki “Bunlar karma karışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilmiyoruz.” 45. Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra Yûsuf’u hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni zindana gönderin” dedi. 46. Zindana varınca, “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki vereceğin bilgi ile insanlara dönerim de onlar da senin değerini bilirler” dedi. 47. Yûsuf dedi ki “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.” 48.“Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.” 49. “Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman bol rızka kavuşup şıra ve yağ sıkacaklar.” “Onu bana getirin” dedi. Elçi, Yûsuf’a gelince Yûsuf dedi ki “Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir.” 51. Kral, kadınlara, “Yûsuf’tan murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi?” dedi. Kadınlar, “Hâşâ! Allah için, biz onun bir kötülüğünü bilmiyoruz” dediler. Aziz’in karısı ise, “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim. Şüphesiz Yûsuf doğru söyleyenlerdendir” dedi. 52. Yûsuf, “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi ve Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi” dedi. 53. “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi. 54. Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi. Onunla konuşunca dedi ki “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.” 55. Yûsuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi. 56. Böylece Yûsuf’a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkân ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz. 57.Derken Yûsuf’un kardeşleri çıkageldiler ve yanına girdiler. Yûsuf onları tanıdı, onlar ise Yûsuf’u tanımıyorlardı. 59. Yûsuf, onların yüklerini hazırlatınca dedi ki “Sizin baba bir kardeşinizi de bana getirin. Görmüyor musunuz, ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafir ağırlayanların en iyisiyim.” 60. “Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek tek ölçek zahire bile yoktur ve bir daha da bana yaklaşmayın.” 61. Dediler ki “Onu babasından isteyeceğiz ve muhakkak bunu yaparız.” 62. Yûsuf, adamlarına dedi ki “Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine koyun. Umulur ki ailelerine varınca onu anlarlar da belki yine dönüp gelirler.” babalarına döndüklerinde, “Ey babamız! Bize artık zahire verilmeyecek. Kardeşimizi Bünyamin’i bizimle gönder ki zahire alalım. Onu biz elbette koruruz” dediler. onlara, “Onun hakkında size ancak, daha önce kardeşi hakkında güvendiğim kadar güvenebilirim! Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir” dedi. 65. Yüklerini açıp zahire bedellerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. “Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş. Onunla yine ailemize yiyecek getirir, kardeşimizi korur ve bir deve yükü zahire de fazladan alırız. Çünkü bu getirdiğimiz az bir zahiredir” dediler. 66. Babaları, “Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim” dedi. Ona güvencelerini verdiklerinde, “Allah söylediklerimize vekildir” dedi. 67. Sonra da, “Ey oğullarım! Bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan gelecek hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam. Hüküm ancak Allah’ındır. Ben O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız O’na tevekkül etsinler” dedi. emrettiği şekilde ayrı kapılardan girdiklerinde bile bu, Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. Sadece Yakub, içindeki bir dileği ortaya koymuş oldu. Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibidir. Fakat insanların çoğu bilmezler. 69. Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; o, kardeşi Bünyamin’i yanına bağrına bastı ve gizlice “Haberin olsun ben senin kardeşinim, artık onların yaptıklarına üzülme” dedi. 70. Yûsuf, onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da bir çağırıcı şöyle seslendi “Ey kervancılar! Siz hırsızsınız.” kardeşleri onlara dönerek, “Ne yitirdiniz?” dediler. 72. Onlar, “Hükümdar’ın su kabını yitirdik. Onu getirene bir deve yükü ödül var. Ben buna kefilim” dediler. ki “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik, hırsız da değiliz.” 74. Onlar, “Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?” dediler. da “Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o kimsenin kendisinin alıkonması onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler. 76. Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yûsuf’a böyle bir plan öğrettik. Yoksa kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah’ın dilemesi başka. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. 77. Dediler ki “Eğer o çalmışsa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.” Yûsuf, bunu içinde sakladı ve onlara belli etmedi. İçinden, “Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı Allah çok daha iyi biliyor” dedi. 78. Onlar, Yûsuf’a “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz” dediler. 79. Yûsuf, “Malımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmaktan Allah’a sığınırız. Şüphesiz biz o takdirde zulmetmiş oluruz” dedi. 80. Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.” 81. “Siz babanıza dönün ve deyin ki “Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şahitlik ettik. Sana söz verdiğimiz zaman gaybı oğlunun hırsızlık edeceğini bilemezdik.” 82. “Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz.” 83. Yakub, “Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi. yüz çevirdi ve, “Vah! Yûsuf’a vah!” dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını içinde saklıyordu. 85. Oğulları, “Allah’a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf’u anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin veya helâk olacaksın” dediler. “Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah’a arz ederim. Ben, Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim” dedi. 87. “Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” 88. Bunun üzerine Mısır’a dönüp Yûsuf’un yanına girdiklerinde, “Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır” dediler. 89. Yûsuf dedi ki “Siz henüz cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?” 90. Kardeşleri, “Yoksa sen, sen Yûsuf musun?” dediler. O da, “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah, bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez” dedi. ki “Allah’a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik.” 92. Yûsuf dedi ki “Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir. 93. Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin” dedi. 94. Kervan Mısır’dan ayrılınca babaları, “Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum” dedi. 95. Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler. gelip gömleği Yakub’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakub, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi. 97. Oğulları, “Ey babamız! Allah’tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik” dediler. “Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi. 99. Mısır’a gidip Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; Yûsuf ana babasını bağrına bastı ve “Allah’ın iradesi ile güven içinde Mısır’a girin” dedi. babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona Yûsuf’a saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” 101. Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.” 102. İşte bu kıssa, gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin. 103. Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir. 104. Hâlbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O Kur’an âlemler içinde ancak bir öğüttür. 105. Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüzlerini çevirerek geçerler. çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar. Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden veya onlar farkında olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi oldular? 108. De ki “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız. Allah’ın şanı yücedir. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” 109. Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Elbette ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? 110. Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez. 111. Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur’an, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir suresi arapça okunuşu Bismillahirrahmanirrahim 1. Elif lam ra tilke ayatül kitabil mübın 2. İnna enzelnahü kur’anen arabiyyel lealleküm ta’kılun 3. Nahnü nekussu aleyke ahsenel kasası bima evhayna ileyke hazel kur’ane ve in künte min kablihı le minel ğafilın 4. İz kale yusüfü li ebıhi ya ebeti innı raeytü ehade aşera kevkebev veş şemse vel kamera raeytühüm li sacidın 5. Kale ya büneyye la taksus rü’yake ala ıhvetike fe yekıdu leke keyda inneş şeytane lil insani adüvvüm mübın 6. Ve kezalike yectebıke rabbüke ve yüallimüke min te’vilil ehadısi ve yütimmü nı’metehu aleyke ve ala ali ya’kube kema etemmeha ala ebeveyke min kablü ibrahıme ishak inne rabbeke alımün hakım 7. Le kad kane fı yusüfe ıhvetihı ayatül lis sailın 8. İz kalu le yusüfü ve ehuhü ehabbü ila ebına minna ve nahnü usbeh inne ebana le fı dalalim mübın 9. Uktülu yusüfe evitrahuhü erday yahlü leküm vechü ebıküm ve tekunu mim ba’dihı kavmen salihıyn 10. Kale kailüm minhüm la taktülu yusüfe ve elkuhü fı ğayabetil cübbi yeltekıthü ba’düs seyyarati in küntüm faılın 11. Kalu ya ebana ma leke la te’menna ala yusüfe inna lehu lenasihun 12. Ersilhü meana ğadey yerta’ ve yel’ab ve inna lehu lehafizun 13. Kale innı le yahzününı en tezhebu bihı ve ehafü ey ye’külehüz zi’bü ve entüm anhü ğafilun 14. Kalu le in ekelehüz zi’bü ve nahnü usbetün inna izel le hasirun 15. Fe lemma zehebu bihı ve ecmeu ey yec’aluhü fı ğayabetil cübb ve evhayna ileyhi le tünebbiennehüm bi emrihim haza ve hüm la yeş’urun 16. Ve cau ebahüm ışaey yebkun 17. Kalu ya ebana inna zehebna nestebiku ve terakna yusüfe ınde metaına fe ekelehüz zi’b ve ma ente bi mü’minil lena ve lev künna sadikıyn 18. Ve cau ala kamısıhı bi demin kezib kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemıl vallahül müsteanü ala ma tesıfun 19. Ve caet seyyaratün fe erselu varidehüm fe edla delveh kale ya büşra haza ğulam ve eserruhü bidaah vallahü alımün bi ma ya’melun 20. Ve şeravhü bi semenim bahsin derahime ma’dudeh ve kanu fıhi minez zahidın 21. Ve kalellezişterahü mim mısra limraetihı ekrimı mesvahü asa ey yenfeana ev nettehızehu veleda ve kezalike mekkenna li yusüfe fil erdı ve li nuallimehu min te’vılil ehdıs vallahü ğalibün ala emrihı ve lakinne ekseran nasi la ya’lemun 22. Ve lemma beleğa eşüddehu ateynahü hukmev ve ılma ve kezalike neczil muhsinın 23. Ve ravedethülletı hüve fı beytiha an nefsihı ve ğallekatil ebvabe ve kalet heyte lek kale meazellahi innehu rabbı ahsene mesvay innehu la yüflihuz zalimun 24. Ve le kad hemmet bihı ve hemme biha lev la er raa bürhane rabbih kezalike li nasrife anhüs sue vel fahşa’ innehu min ıbadinel muhlesıyn 25. Vestebekal babe ve kaddet kamısahu min dübüriv ve elfeya seyyideha ledel bab kalet ma ceazü men erade bi ehlike suen illa ey yüscene ev azabün elım 26. Kale hiye ravedetnı an nefsı ve şehide şahidüm min ehliha in kane kamısuhu kudde min kubulin fe sadekat ve hüve minel kazibın 27. Ve in kane kamısuhu kudde min dübürin fe kezebet ve hüve mines sadikıyn 28. Felemma raaa kamısahu kudde min dübürin kale innehu min keydikünn inne keydekünne azıym 29. Yusüfü a’rıd an haza vestağfirı li zembik inneki künti minel hatıın 30. Ve kale nisvetün fil medınetimraetül azızi türavidü fetaha an nefsih kad şeğafeha hubba inna leneraha fı dalalim mübın 31. Felemma semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a’tedet lehünne müttekeev ve atet külla vahıdetim minhünne sikkınev ve kaletıhruc aleyhinn felemma raeynehu ekbernehu ve katta’ne eydiyehünne ve kulne haşe lillahi ma haza beşera in haza illa melekün kerım 32. Kalet fe zalikünnellezı lümtünnenı fıh ve le kad ravedtühu an nefsihı festa’sam ve leil lem yef’al ma amürruhu le yüscenenne ve leyekunem mines sağırın 33. Kale rabbis sicnü ehabbü ileyye mimma yed’unenı ileyh ve illa tasrif annı keydehünne asbü ileyhinne ve eküm minel cahilın 34. Festecabe lehu rabbühu fe sarafe anhü keydehünn innehu hüves semıul alım 35. Sümme beda lehüm mim ba’di ma raevül ayati le yescününnehu hatta hıyn 36. Ve dehale meahüs sicne feteyan kale ehadühüma innı eranı a’sıru hamra ve kalel aharu innı eranı ahmilü fevka ra’sı hubzen te’külüt tayru minh nebbi’na bi te’vılih inna nerake minel muhsinın 37. Kale la ye’tiküma taamün türzekanihı illa nebbe’tüküma bi te’vılihı kable ey ye’tiyeküma zaliküma mimma alemenı rabbı innı teraktü millete kavmil la yü’minune billahi ve hüm bil ahırati hüm bil ahırati hüm kafirun 38. Vetteba’tü millete abai ibrahıme ve ishaka ve ya’kub ma kane lena en nüşrike billahi min şey’ zalike min fadlillahi aleyna ve alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun 39. Ya sahıbeyis sicni e erbabüm müteferrikune hayrun emillahül vahıdül kahhar 40. Ma ta’büdune min dunihı illa esmaen semmeytümuha entüm ve abaüküm ma enzelellahü biha min sültan inil hukmü illa lillah emera ella ta’büdu illa iyyah zaliked dınül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la ya’lemun 41. Ya sahıbeyis sicni emma ehadüküma fe yeskıy rabbehu hamra ve emmel aharu fe yuslebü fe te’külüt tayru mir ra’sih kudıyel emrullezı fıhi testeftiyan 42. Ve kale lillezı zanne ennehu nacim minhümezkürnı ınde rabbike fe ensahüş şeytanü zikra rabbihı fe lebise fis sicni bid’a sinın 43. Ve kalel melikü innı era seb’a bekaratin simaniy ye’külühünne seb’un ıcafüv ve seb’a sümbülatin hudriv ve uhara yabisat ya eyyühel meleü eftunı fı rü’yaye in küntüm lir rü’ya ta’bürun 44. Kalu adğasü ahlam ve ma nahnü bi te’vılil ahlami bi alimın 45. Ve kalellezı neca minhüma veddekera ba’de ümmetin ene ünebbiüküm bi te’vılihı fe ersilun 46. Yusüfü eyyühes sıddıku eftina fı seb’ı bekaratin simaniy ye’külününne seb’un ıcafüv ve seb’ı sümbülatin hudriv ve ühara yabisatil leallı erciu ilen nasi leallehüm ya’lemun 47. Kale tezraune seb’a sinıne deeba fe ma hasadtüm fezeruhü fı sümbülihı illa kalılem mimma te’külun 48. Sümme ye’tı mim ba’di zalike seb’un şidadüy ye’külne ma kaddemtüm lehünne illa kalılem mimma tuhsınun 49. Sümme ye’tı mim ba’di zalike amün fıhi yüğasün nasü ve fıhi ya’sırun 50. Ve kalel melikü’tunı bih fe lemma caehür rasulü kalercı’ila rabbike fes’elhü ma balün nisvetillatı katta’ne eydiyehünn inne rabbı bi keydihinne alım 51. Kale ma hatbükünne iz ravedtünne yusüfe an nefsih kulne haşe lillahi ma alimna aleyhi min su’ kaletimraetül azızil ane hashasal hakku ene ravedtühu an nefsihı ve innehu le mines sadikıyn 52. Zalike li ya’leme ennı lem ehunhü bil ğaybi ve ennellahe la yehdı keydel hainın 53. Ve ma überriü nefsı innen nefse le emmaratüm bis sui illa ma rahıme rabbı inne rabbı ğafurur rahıym 54. Ve kalel melikü’tunı bihı estahlıshü li nefsı fe lemma kellemehu kale innekel yevme ledeyna mekınün emın 55. Kalec’alnı ala hazainil ard innı hafıyzun alım 56. Ve kezalike mekkenna li yusüfe fil ard yetebevveü minha haysü yeşa’ nüsıybü bi rahmetina men neşaü ve la nüdıy’u ecral muhsinın 57. Ve le ecrul ahırati hayrul lillezıne amenu ve kanu yettekun 58. Ve cae ıhvetü yusüfe fe dehalu aleyhi fe arafehüm ve hüm lehu münkirun 59. Ve lemma cehhezehüm bi cehazihim kale’tunı bi ehıl leküm min ebıküm ela teravne ennı ufil keyle ve ene hayrul münzilın 60. Fe il lem te’tunı bihı fe la keyle leküm ındı ve la takrabun 61. Kalu senüravidü anhü ebahü ve inne le faılun 62. Ve kaleli fityanihic’alu bidaatehüm fı rihalihim leallehüm ya’rifuneha izenkalebu ila ehlihim leallehüm yarciun 63. Fe lemma raceu ila ebıhim kalu ya ebana münia minnel keylü fe ersil meana ehana nektel ve inna lehu lehafizun 64. Kale hel amenüküm aleyhi illa kema emintüküm ala ehıyhi min kabl fellahü hayrun hafizav ve hüve erhamür rahımın 65. Ve lemma fetehu metaahüm vecedu bidaatehüm ruddet ileyhim kalu ya ebana ma nebğıy hazihı bidaatüna ruddet ileyna ve nemıru ehlena ve nahfezu ehana ve nezdadü keyle beıyr zalike keylüy yesır 66. Kale len ürsilehu meaküm hatta tü’tuni mevsikam minellahi lete’tünnenı bihı illa ey yühata biküm fe lemma atevhü mevsikahüm kalellahü ala ma nekulü vekıl 67. Ve kale ya beniyye la tedhulu mim babiv vahıdiv vedhulu min ebvabim müteferrikah ve ma uğnı anküm minellahi min şey’ inil hukmü illa lillah aleyhi tevekkelt ve aleyhi fel yetevekkelil mütevekkilun 68. Ve lemma dehalu min haysü emerahüm ebuhüm ma kane yuğnı anhüm minellahi min şey’in illa laceten fı nefsi ya’kube kadaha ve innehu le zu ılmil lima allemnahü ve lakinne ekseran nasi la ya’lemun 69. Ve lemma dehalu ala yusüfe ave ileyhi ehahü kale innı ene ehuke fe la tebteis bima kanu ya’melun 70. Fe lemma cehhezehüm bi cehazihim ceales sikayete fı rahli ehıyhi sümme ezzene müezzinün eyyetühel ıyru inneküm le sarikun 71. Kalu ve akbelu aleyhim maza tefkıdun 72. Kalu nefkıdü suvaal meliki ve li men cae bihı hımlü beıyriv ve ene bihı zeıym 73. Kalu tellahi le kad alimtüm ma ci’na li nüfside fil erdı ve ma künna sarikıyn 74. Kalu fe ma cezaühu in küntüm kazibın 75. Kalu cezaühu mev vücide fı rahlihı fe hüve cezaüh kezalike necziz zalimın 76. Fe bedee bi ev’ıyetihim kable viai ehıyhi sümmestahraceha min viai ehıyh kezalike kidna li yusüf ma kane li ye’huze ehahü fı dınil melikı illa ey yeşaellah nerfeu deracatim men neşa’ ve fevka külli zı ılmin alım 77. Kalu iy yesrık fe kad seraka ehul lehu min kabl fe eserraha yusüfü fı nefsihı ve lem yübdiha lehüm kale entüm şerrum mekana vallahü a’lemü bima tesıfun 78. Kalu ya eyyühel azızü inne lehu eben şeyhan kebıran fe huz ehadena mekaneh inna nerake minel muhsinın 79. Kale meazellahi en ne’huze illa mev vecedna metaana ındehu inna izel le zalimun 80. Fe lemmestey’esu minhü halesu neciyya kale kebıruhüm e lem ta’lemu enne ebaküm kad ehaze aleyküm mevsikam minellahi ve min kablü ma ferrattüm fı yusüf fe len ebrahal erda hatta ye’zene lı ebı ev yahkümellahü lı ve hüve hayrul hakimın 81. İrciu illa ebıküm fe kulu ya ebana innebneke serak ve ma şehidna illa bima alimna ve ma künna lilğaybi hafizıyn 82. Ves’elil karyetelletı künna fıha vel ıyralletı akbelna fıha ve inna lesadikun 83. Kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemıl asellahü ey ye’tiyenı bihim cemıa innehu hüvel alımül hakım 84. Ve tevella anhüm ve kale ya esefa ala yusüfe vebyaddat aynahü minel huzni fe hüve kezıym 85. Kalu tellahi tefteü tezküru yusüfe hatta tekune haradan ev teküru yusüfe hatta tekune haradan ev tekune minel halikın 86. Kale innema eşku bessı ve huznı ilellahi ve a’lemü minellahi ma la ta’lemun 87. Ya beniyyezhebu fe tehassesu miy yusüfe ve ehıyhi ve la tey’esu mir ravhıllahi illel kavmül kafirun 88. Fe lemma dehalu aleyhi kalu ya eyyühel azızü messena ve ehlened durru ve ci’na bi bidaatim müzcatin fe evfi lenel keyle ve tesaddak aleynav innellahe yeczil mütesaddikıyn 89. Kale hel alimtüm ma fealtüm bi yusüfe ve ehıyhi iz entüm cahilun 90. Kalu einneke le ente yusüf kale ene yusüfü ve haza ehıy kad mennellahü aleyna innehu mey yettekı ve yasbir fe innellahe la yüdıy’u ecral muhsinın 91. Kalu tellahi le kad aserakellahü aleyna ve in künna le hatıın 92. Kale la tesrıbe aleykümül yevm yağfirullahü leküm ve hüve erhamür rahımın 93. İzhebu bi kamısıy haza fe elkuhü ala vechi ebı ye’ti besıyra ve’tunı bi ehliküm ecmeıyn 94. Ve lemma fesaletil ıyru kale ebuhüm innı le ecidü rıha yusüfe lev la en tüfennidun 95. Kalu tellahi inneke le fı dalalikel kadım 96. Fe lemma en cael beşıru elkahü ala vechihı fertedde besıyra kale elem ekul leküm innı a’lemü minellahi ma la ta’lemun 97. Kalu ya ebanestağfir lena zünubena inna künna hatıın 98. Kale sevfe estağfiru leküm rabbı innehu hüvel ğafurur rahıym 99. Fe lemma dehalu ala yusüfe ava ileyhi ebeveyhi ve kaledhulu mısra in şaellahü aminın 100. Ve rafea ebeveyhi alel arşi ve harru lehu sücceda ve kale ya ebeti haza te’vılü rü’yaye min kablü kad cealeha ribbı hakka ve kad ahsene bı iz ahracenı mines sicni ve cae biküm minel bedvi mim ba’di en nezeğaş şeytanü beynı ve beyne ıhvetı inne rabbı latıyfül lima yeşa’ innehu hüvel alımül hakım 101. Rabbi kad ateytenı minel mülki ve allemtenı min te’vılil ehadıs fatıras semavati vel erdı ente veliyyı fid dünya vel ahırah teveffenı müslimev ve elhıknı bis salihıyn 102. Zalike min embail ğaybi nuhıyhi ileyk ve ma künte ledeyhim iz ecmeu emrahüm ve hüm yemkürun 103. Ve ma ekserun nasi ve lev haraste bi mü’minın 104. Ve ma tes’elühüm aleyhi min ecr in hüve illa zikrul lil alemın 105. Ve keeyyim min ayetin fis semavati vel erdı yemürrune aleyha ve hüm anhü mu’ridun 106. Ve ma yü’minü ekseruhüm billahi illa ve hüm müşrikun 107. E fe eminu en te’tiyehüm ğaşiyetüm min azabillahi ev te’tiyehümüs saatü bağtetev ve hüm la yeş’urun 108. Kul hazihı sebılı ed’u ilellahi ala besıyratin ene ve menittebeanı ve sübhanellahi ve ma ene minel müşrikın 109. Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim min ehlil kura e fe lem yesıru fil erdı fe yenzuru keyfe kane akıbetüllezıne min kablihim ve la darul ahırati hayrul lillezınettekav e fe la ta’kılun 110. Hatta izestey’eser rusülü ve zannu ennehüm kad küzibu caehüm nasruna fe nücciye men neşa’ ve la yüraddü be’süna anil kavmil mücrimın 111. Le kad kane fı kasasıhum ıbratül li ülil elbab ma kane hadısey yüftera ve lakin tasdıkallezı beyne yedeyhi ve tefsıyle külli şey’iv ve hüdev ve rahmetel li kavmiy yü’minun.

yusuf suresi 100 ayet okunuşu